Links to the old web pages of KKE

The international sites of KKE gradually move to a new page format. You can find the previous versions of the already upgraded pages (with all their content) following these links:

Kapitalist rekabet halkların çıkarına değildir

“Demir tavında dövülür” deyimi, Yunanistan Başbakanı Samaras’ın aklından geçen söz olmalı. Samaras, ABD’ye yaptığı ziyaretten birkaç gün sonra İsrail’e de bir ziyaret gerçekleştirme planı yaptı. Bu ziyaret, Yunan burjuvazisinin bölgedeki konumunu geliştirmek için hükümet tarafından atılan adımların bir parçası oldu. Bu konumu geliştirmenin amacı ise, Yunanistan’ı AB’ye yapılan enerji ve mal taşımacılığının merkezi haline getirerek, bölgedeki zengin deniz enerjisi yataklarından elde edilen ortak sömürü paylarını güvence altına almak ve bölgede rekabetin keskinleştiği bir dönemde Yunan sermayesinin rekabet edebilirliğini desteklemek ve emperyalist birlikler içindeki konumunu geliştirmektir. Kapitalizmde her zaman olduğu gibi, burjuva sınıfının “ulusal” amaçlar olarak sunulacak bu stratejik hedefleri için günümüzde de çok yönlü bir girişim bulunmaktadır; bu hedeflere ulaşıldığında ise kazanan halklar olacaktır.

Bu tez, AB’ye giden deniz enerjisi güzergâhının merkezinde, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs arasında stratejik bir işbirliği ekseninin oluşturulması ve güçlendirilmesinin, Balkanlar’ın ve Doğu Akdeniz’in yer aldığı geniş bölgede bulunan Türk faaliyetlerine bir cevap olacağı şeklinde devam etmektedir. Ancak gerçekte bu, Yunan burjuvazisinin ülkemizi bölgede süregiden “enerji savaşı”na daha derin bir şekilde sürükleme kararlılığından başka bir şey değildir; böylece, büyük iş çevreleri, “pasta” paylaşımının dışında kalmamış olacaktır. Keskinleşen çelişkiler nesnel açıdan genel bir emperyalist savaş ihtimalinin yolunu döşediği için, bu emperyalist planlara dâhil olmak bölgedeki bütün halklar adına büyük tehlikelere yol açmaktadır.

Halk, bölgedeki şu veya bu emperyalist ittifaktan elde edilecek bir çıkar ya da “istikrar” beklentisine kapılmamalıdır. Emperyalist kutuplaşmalar, burjuva sınıflarının çıkarlarına göre belirlenir ve yeniden şekillendirilir. Aynı zamanda, Yunan-İsrail işbirliğinin geliştirilmesi, İsrail’deki yönetici sınıfın Türkiye burjuva sınıfıyla da rekabet ilişkilerine ve işbirliğine girişmesi, enerji meseleleri ve Münhasır Ekonomik Bölge’nin sınırlarının belirlenmesinden Suriye ve İran’a yönelik emperyalist müdahale planlarına, Kürt bölgelerinin geleceğine ve Kıbrıs sorununa kadar bir dizi mesele konusunda karmaşık bir müzakere ortamının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tekellerin Yunan-İsrail anlaşmasından elde edecekleri ekonomik kazançların halkların yaşamında hiçbir olumlu etkisi olmayacaktır. Yunan Başbakanı tarafından İsrail’de ve daha sonrasında da ABD’de parlatılan şey, ücretlerin ve emekçi haklarının yıkımı, özelleştirmeler ve ülkenin maden zenginliğinin yerli ve yabancı tekellere daha fazla peşkeş çekilmesi ile oluşturulan “sermaye yanlısı çevre” olmuştur. Bu, sermayenin rekabet edebilirliği için gerekli olduğu, dolayısıyla da tekellerin enerji ve diğer sektörlerden elde edecekleri karlardan işçiler ve diğer halk tabakaları bir pay alamayacağı için, her dönem için seçilecek yönetim formülüne bakılmaksızın söz konusu “çevre” sürdürülüp desteklenecektir.

Yunan ve Türk hakları ve bölgemizdeki diğer halkların çıkarı ise, onları burjuva sınıflarının, tekelci grupların ve devletlerarası emperyalist birliklerin planları ve rekabeti doğrultusunda kurulan tuzağa düşürme çabalarına karşı mücadele etmekten geçmektedir. Kendimizi bu durumdan bu şekilde kurtarabiliriz; burjuva sınıflarının hedefleri etrafında hareket etmemeli ve çıkarlarımıza uymayan hiçbir tehlikeli planı desteklememeliyiz. Çünkü halktan yana bir kalkınma ve ülkeler arasında karşılıklı faydaya dayalı işbirlikleri, ancak halklar iktidarı alıp ürettiği zenginliklere egemen olduğu zaman ortaya çıkacaktır.